23 Şubat 2009 Pazartesi

2. Süleyman oğlu 1.Ahmet ( 1837-1910)


2. Süleyman’ın oğullarının Sarıali ile Ahmet olduğundan bahsetmiştik şimdi sıra 1.Ahmet’te.

Ahmet 1837-1910 yılları arasında yaşamıştır. Annem ve babam dedelerini hayal meyal hatırladıklarını söylemişlerdi. Onlar da daha çok büyüklerinden dinlediklerini anlatırlardı.

Kardeşinin sarışın olmasına karşılık Ahmet esmer, siyah saçlı, yağız bir adammış. Cüssesi iri kıyım, uzun boylu, sesi gür, yüksek sesle konuşan bir kişi.

Ahmet çevresinde sözü geçen, otoriter bir karaktere sahipti. Kasabada Kubbeli Mahallesinde, mezarlığa karşı, sonraları Ahmet Eroğlu’nun oturduğu yüksek evde otururdu. Yavşan da ise 22-23 numaralı evlerde yaşardı.

Onun mesleği de atalarınki gibi rençberlikdi. Davarcılık ve çifçilik yapardı. Kardeşi gibi Ahmet’in de gelir durumu iyiydi. Evladı çok olduğu için onların yardımıyla mali durumunu geliştirmişti.

Ahmet’in 7 evladı dünyaya geldi, hepsi yaşadı. Onları büyüttü, iş sahibi yaptı ve evlendirdi. İçlerinden bir tanesini okuttu: Mehmet’i. Diğerleri kendisi gibi okumadılar.

Yavşan yaylası tarihinde en çok 1. Ahmet ve Sarıali döneminde büyüdü. Nüfusu yaklaşık 80 kişiyi, hane sayısı 25’i buldu. Oysa önceleri hane sayısı 2-10 arasında değişmiştir.

Sözü edilen dönemde yaylaya adeta şenlik gelmişti. Yaz aylarında bağda, bahçede, tarlada alışılmadık yoğunlukta insan ile karşılaşılırdı. Herkesin bir işi vardı: ya toprakla, yada hayvanla uğraşırdı. Fakat kış gelince, bahçeler ve bağlar bozulur, her aile kasabaya çekilir, yaylada sadece hayvan bakıcıları kalırdı.

Hayvanlar, davar, öküzler, eşeklerden ibaretti. At Yavşan’a ancak 1945 yılı dolaylarında geldi ve Yavşan o zamana kadar at ile tanışmamıştı.Ve Yavşan’da o zamana kadar gelip geçenlerin, ekonomilerinin dinamiği, öküz ve eşeğin hızıyla sınırlıydı.




1. Ahmet’in karısı Körebe namıyla maruftu. Erken denecek yaşta, muhtemelen katarakt hastalığı nedeniyle gözleri görmez olmuştu. O yıllarda doktor diye tanınan bazı kişiler köyleri gezer, gözünde Katarak olanların gözünü bıçağıyla kazıyarak, hastalığı giderirmiş.

Körebe oğullarının hiçbirini askere göndermedi.Aşağıda okuyacağınız gibi o, bu işin bir yolunu bulmuştu: Oğullarını birer Muinsiz (Anasız babasız kalmış kız evlat) ile evlendirmişti. Aslında bu olay bir ahlaksızlık değildir. Her ne kadar yasal olup, hukuk aykırılığı yok ise de eş seçme şansını kısıtlaması bakımından sakıncalı olduğu kuşkusuzdur. Ailenin 6 oğlundan hiçbirinin askerlik yapmaması olayının sonucunu, annem bana şöyle yorumlamıştı:
- Körebem evlatlarının hiçbirini askere göndermediği için Allah onun gözlerini kör etti.

Ancak bir istisna durumu belitmek gerekir: evlatlarından Mehmet medrese eğitimi gördüğü için zaten askerlikten muaftı. Onun evliliğine gelince bir muinsiz aramaya gerek yoktu. Nitekim Mehmet , müftü Kıyıkzade Hacı Ali Efendinin kızı Kezban hatun ile evlenmiştir.

Ne yazık ki diğer 5 kardeş böyle bir şans elde edemediler. Onlar anne ve babalarının takdirini kader olarak kabul ettiler. Evlatlar büyüyüp evlendikçe evlerini yaparak birer birer baba ocağından ayrıldılar.

Askerlikten Muafiyet ve Muinsizler

1960'larda o zaman 97 yaşında vefat eden Sivrihisar’ın bilgin ve aydın kişilerinden, İstanbul Mekteb-i Mülkiye-i Şahane (Devlet Siyasal Bilgiler okulu) mezunu Talat Akay’dan (Talat Ağa) dinlemiştim.
  • Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığı zaman, bu şehri Türkleştirebilmek için, buraya yerleşen Türkleri askerlik yükümlülüğünden muaf tutmuştur.
  • Fatih okumayı teşvik için Medrese öğrenimi görerek Molla olanları da Askerlikten muaf tutmuş.
  • Osmanlı ayrıca düztabanları uzun piyade yürüyüşlerine gelemedikleri için,
  • Saçı dökülüp kel kalanları ve imparatorluğun sonlarına doğru Frengi hastalığına kapılanları askerlikten muaf tutmuştur.
Tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte önemli bir muafiyet de muinsiz (yardıma muhtaç) yani anasız babasız , yetim ve öksüz kalmış kız cocuklarıyla evlenenlere getirilmiştir. Muinsiz kızlarla evlenenler askerlik mükelefiyetinin dışında bırakılmışlardır. Bu nedenle muinsiz kızlar mumla aranır olmuştu. Ancak bu uygulama kötü niyetlilere bazen cinayet kapılarını da açma fırsatı doğurmuştur.

(Bu bahis Prof.Dr. İhsan Sarıkardaşoğlu’ndan alınan bilgilerle yazılmıştır.)

1.Ahmet dönemi Osmanlı'da V.Murat, 93 harbi, II.Abdülhamit dönemleridir.