23 Şubat 2009 Pazartesi

1. Ahmet oğlu Hüseyin

1.Ahmet oğlu Hüseyin (Koca Bekirin babası). Yaşı bakımından Ahmet’in oğullarından ikincisi olan Hüseyin, enine boyun gelişmiş bir kişiydi. Güçlü bir vücudu vardı. Göz rengi yeşildi. Açık renk tenli, hafif kumraldı.

Hüseyin evlenince babasının yaptırdığı 24 numaralı evde yaşamaya başladı. Mesleği çiftçilik olup, babasının verdiği davar ve tarlalarla bahçeleri kendisine sermaye ederek işe koyuldu.

Bir muinsizle evlendirildiğ için askere alınmadı. Oda öteki kardeşleri gibi bulduğuyla yetinmesini öğrenmiş, kanaatkar insanlardan biriydi. Zaten o günlerde yaşamış insanların sahip oldukları lüks yok denecek kadar azdı. Üstelik yaşamları mahrumiyetler ve yokluklar içinde geçiyordu. Bu durumda bir yaşam onların ihtiyaç duyduğu şeyleri en aza indirmişti. ‘Azıcık aşım, kaygısız başım’ deyimi onların hayat felsefesiydi. Böylece azaltılmış ihtiyaçlar onları umutsuz isteklerden alıkoyuyor ve gerçekleşmeyecek emeller peşinden sürüklemiyordu. Bu sebeble onlar mutlu olmanın kolay yolunu bulmuşlardı. En aza inmiş ihtiyaçlar, lüksü ortadan kaldırmıştı.

İki çoban dağda sürülerini otlatırken, kuşbakışı seyrettikleri manzara karşısında hayale dalmak isterler. Biri ötekine sorar:
-Emmioğlu, şimdi sen çoban olmayıp da Padişah olsaydın , hergün ne yerdin?
Öteki cevap verir:
- hergün soğanın cücüğünü(tatlı ve şekerlidir) yerdim
Bu defa sorma sırası diğer çobana gelir:
- Peki..Ya sen Padişah olsaydın, sen ne yerdin?
Beriki cevap verir:
- Sen bana yiyecek birşey bırakmadın ki..

İşte gerçek öykü.. Yiyecekten yana soğanın cücüğünden başka lüksü olmayan insanların öyküsü. Ben bugünleri yaşadım. Bugün süpermarketlerin, hipermarketlerin, şarkütelerin, levhalarında adını okuyamadığım ticarethanelerin yarıştığı ortamda düşünüyorum; 70 yılda nereden nereye gelmişiz.



Bu kişileri ayrı ayrı ele alalım