2 Aralık 2008 Salı

Abdülhamit'in tahta çıkması ve 93 Rus Harbi

93 harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı padişahı II. Abdülhamit döneminde yapılan bir Osmanlı-Rus savaşıdır. Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinir.




Hem Tuna cephesinde hem de Kafkasya cephesinde savaşılan 93 Harbi Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgiyle sonuçlanmış; hem büyük bir toprak kaybına neden olmuş, hem de Rus ordusunun İstanbul'un eşiğine (Yeşilköy) kadar ilerleyerek Osmanlı Devleti'nin varlığını tehdit etmesiyle sonuçlanmıştır.

(karikatür: Ruslar Balkan köpeklerini Osmanlı'ya karşı saldırtırken İngilizler olayları gözlüyor)


93 Harbi'nin en önemli nedenleri arasında Rusya'nın Balkanlar'da yaşayan Ortodoks dinine bağlı Osmanlı vatandaşları (Rum, Bulgar, Sırp, Ermeni ve Romen) üzerindeki etkisini arttırma amacı sayılabilir. İngiltere ve Fransa Rusların güçlenmesini istemediklerinden dolayı bu savaşta Osmanlıları desteklediler.


(Resim: Rus Prensi Alexander Gorchakov, Fransa imparatoru Napolyon III, Prusya Alman devlet başkanı Otto von Bismark )


Osmanlı hazinesi Sultan Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aşırı harcamalar sonucu Avrupa'ya karşı ağır bir şekilde borçlanmıştı ve bu borçları ödeyebilmek için Balkanlar'daki vergileri yükseltmişti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ayrıca Kafkaslar'dan Ruslar tarafından göçe zorlanan Çerkez ve Abhaz gibi Müslüman gruplar Balkanlar'da yerleştirilmiş; bu göçmenlerle Balkanlar'ın yerlisi olan Hristiyanlar arasında büyük bir düşmanlık ortaya çıkmıştı. Nisan 1876 yılında ortaya çıkan Bulgar isyanları bu Müslüman göçmenlerin yardımıyla bastırıldı ama isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için Avrupa'da büyük bir sempati oluştu. Robert Kolejde okuyan Bulgar öğrenciler Time, London Daily News gibi gazetelere yazarak İstanbul İngiltere konsolosu ile görüşerek olayları Avrupaya duyudular. Eski İngiltere başbakanı William Ewart Gladstone, bilim adamı Charles Darwin, yazar Oscar Wilde ve Victor Hugo, İtalyan siyasetçi Giuseppe Garibaldi gibi etkili kişiler Osmanlı Devleti aleyhinde tek taraflı yazılar yazarak Avrupa'da Bulgarların lehinde bir kamuoyu oluşmasına neden oldular. İsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe sayan Avrupa basını Osmanlı Devleti'ne karşı çok olumsuz bir kamuoyu yarattı. Bu kamuoyunun baskısıyla Osmanlı Devleti'ni Bulgarlar, Sırplar ve Romenlere daha geniş bir özerklik vermeye zorlamak için İstanbul'da bir konferans toplandı.


(resim: İstanbul Tersane Konferansına katılan delegeler toplu halde)

Tersane Konferansı adı verilen bu konferansın kararlarını yumuşatmak için tahta yeni çıkmış olan II. Abdülhamit konferansın toplandığı 23 Aralık 1876 günü alelacele Sadrazam Mithat Paşa'nın desteğiyle kanun-i Esasi'yi ilan etti (I. Meşrutiyet). Bir yıl sonra Osmanlı-Rus savaşını bahane göstererek meclisi kapatacaktır.

(resim: Meclis-i Mebusan' ın açılış töreni)

Ama gene de konferans Osmanlı Devleti'ne karşı çok ağır kararlarla sonuçlandı. Bu kararların Osmanlı Devleti'nce reddedilmesi üzerine Rusya, Paris Antlaşması'nın (1856) Karadeniz'de tersane ve savaş gemisi bulundurulmayacağına ilişkin hükümlerini tanımadığını bildirdi. Ardından da Ortodoks uyruklarına söz konusu antlaşmadaki hükümleri uygulaması için Osmanlı Devleti'ne baskıda bulunmaya başladı. Bu sırada İngiltere, Rusya'nın Osmanlılara savaş ilan etmesini önlemek amacıyla Londra Konferansı'nın toplanmasına önayak oldu. Ama Osmanlılar konferansta hazırlanan protokolü içişlerine müdahale sayarak reddettiler. Ülkedeki Panslavist akımların etkisiyle protokolün reddini bir savaş nedeni sayacağını önceden bildirmiş olan Rusya 24 Nisan 1877'de Eflak ve Boğdan'a girerek Osmanlılara savaş açtı. Osmanlılar, Kafkasya ve Tuna olmak üzere iki cephede, kendilerinden üstün durumdaki Rus ordusuna karşı zorlu bir savunma savaşı vermek zorunda kaldılar. İngilizler'den destek istenmesine karşın İngilizler Balkan'larda Bulgarlara karşı yapılan sert müdahalelerin kamuoyunda yarattığı olumsuz hava nedeniyle bu isteği geri çevirdi..

Kafkasya cephesi

Kafkasya'da Rus ordusunun 75,000 asker Mikhail Nikolayevich Muravyov komutasında idi. Ahmed Muhtar Paşa'nın komutasında ise 20.000 Türk askeri vardı. Ruslar'ın kendi geliştirdikleri top mermileri bulunuyordu. Osmanlı’da ise İngiliz yapımı toplar mevcut idi.


Kafkasya cephesinde Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri, General Loris-Melikov komutasındaki Ruslara karşı uzun süre direndi. 27 Nisan 1877'de Doğubeyazıt, 17 Mayıs'da ise Ardahan Ruslarca işgal edildi. Ama Halyaz ve Zivin'de Rus orduları yenilgiye uğradı. Gedikler (25 Ağustos) ve Yahniler (4 Ekim) çarpışmaları Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı.

15 Ekim'deki Alacadağ Çarpışması'nda Ruslar takviye ile Osmanlı savunma hattını arkadan çevirdi ve Osmanlı'nın 5-6,000 ölü ya da yaralı ile 8,500 savaş esiri kaybı oldu. Kafkas cephesindeki Osmanlı kuvvetleri çözülmeye başladı. Kasım 1877'de Kars'ı ele geçiren Rus Orduları Erzurum'a yöneldi. Ahmed Muhtar Paşa Kars-Erzurum arasında kurduğu savunma hattında kış koşullarını iyi değerlendirerek üstün bir savunma savaşı verdi.

Nene Hatun ve diğer Erzurumlu vatandaşların Aziziye Tabyası'nda büyük bir cesaretle yaptıkları savunma 93 Harbi'nin unutulmayan anlarını oluşturdu. Erzurum Rusların eline geçti. Savaşın bitmesinden sonra Rus ordusu Erzurum'dan geri çekildi ama Kars, Ardahan, Rize, Artvin ve Batum Berlin Antlaşması'yla Rusya'ya bırakıldı. Bu şehirler, yeni Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Sovyetler Birliği ile 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması'na kadar Rusya'nın elinde kaldı.


Tuna cephesi

Şıpka Geçidi Muharebesi

Tuna cephesi başkumandanı, Serdâr-ı ekrem Müşir Abdülkerim Nâdir (Abdi) Paşa idi. Emrindeki kuvvetler üç orduya ayrılmıştı. Bunlardan Vidin de üslenen Batı Tuna ordusunun başında Müşir Osman Paşa, Rusçuk, Silistre, Şumnu ve Varna da üstlenen Doğu Tuna ordusunun başında Müşir Ahmed Eyüb Paşa, ikisinin ıortasından kalan Kuzey ordusunun başında ise Müşir Süleyman Paşa bulunuyordu.

Bu cephedeki denge Osmanlıların hayli aleyhineydi. Abdülkerim Nâdir Paşanın düşmanın Tuna’yı geçmesine seyirci kalmasıyla harb yarı yarıya kaybedildi. Halbuki Osmanlılar için en büyük ümit, Rusları Tuna seddi üzerinde durdurabilmek ve bu seddi aşmalarına engel olabilmekti. Bu zaafiyetinden dolayı Serdâr-ı ekrem bir müddet sonra Dîvân-ı harbe verilip mahkum olacaktır.

7 Temmuz’da Tırnova, 16 Temmuz’da Niğbolu’yu alan Ruslar, Şıpka Geçidine hâkim olup, Balkan Dağlarını aşmaya başladılar. Abdülkerim Nâdir Paşanın azledilip yerine çok genç müşir Mehmed Ali Paşanın başkumandan olması ve ordu içindeki diğer ayrılıklar müşirler arasında rekâbeti artırdı. Bu husus savaşın kaybedilmesinde önemli sebeb teşkil etti.

Müşir Süleymân Paşa, Şıpka Geçidini ele geçirmek için bir hafta gece-gündüz demeden taarruzda bulundu, ancak muvaffak olamadı. Bu defâ Şıpka’yı geçmek için Müşir Mehmed Ali Paşa taarruza geçti. Ayazlar, Karahasan, Ablova ve Kaçılova Meydan Muhârebelerini kazandı ise de, devamlı takviye alan Rus kuvvetlerini söküp atamadı.

Müşir Osman Paşa ise savunma savaşına yeni prensipler getirerek Plevne’de düşmanı üç defâ mağlub etti. Üçüncü Plevne Zaferinden sonra Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından “Gâzi” ünvânı verildi. Yeni takviyelerle güçlenen düşman karşısında Osman Paşa yardım alamadığından Plevne de düştü. Plevne’nin düşmesi ile sayıca pek fazla olan Rus birlikleri serbest kaldılar. Bu sırada Sırplar Niş’e girmişler, Karadağlılar da İşkodra çevresine kadar ilerlemişlerdi. İleri harekâtlarına devâm eden Ruslar, Sofya, Niş ve Vidin’i aldıktan sonra Edirne’ye ve burayı da alıp Yeşilköy’e ulaştılar. Grandük Nikola, sulh şartlarını dikte etmek üzere umûmî karargâhını burada kurdu. Böylece Tuna cephesindeki savaş, Osmanlıların aleyhine netîcelendi.

Tuna Cephesindeki muharebeler Rusların 21 Haziran 1877'de saldırıya geçmesiyle başladı. Tırnova ve Niğbolu'yu alan İosip Gurko komutasındaki Rus birlikleri 19 Temmuz'da stratejik açıdan büyük önemi olan Şıpka Geçidini ele geçirdiler. Süleyman Hüsnü Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri Şıpka Geçidi'ni geri almak için çarpışırken Grandük Nikolay Nikolayeviç komutasındaki Rus birlikleri Osmanlı ordusunu Plevne'de abluka altına aldılar.

Rus ve Romanya’lı askerlerden oluşan büyük ordunun Plevne’yi kuşatması karşısında, yaklaşık beş ay süren ve tüm dünyanın askerlik uzmanlarını şaşırtan büyük bir savunma yaptı. Fakat savaşırken yaralandı ve esir düştü. Rus Çarı 2. Aleksandır bu büyük Türk askerine saygı gösterip kılıcını almadı. Sonra İstanbul’a dönünce Sultan 2. Abdülhamid, O’na “Gazi” ünavı ile bir kılıç hediye etmiştir. Bir süre sonra da Mabeyn Muşavirliği’ne getirildi. Gazi Osman Paşa, 05/04/1900 yılında vefat etti. Ölünceye kadar büyük bir şerefle yaşadı. Vasiyeti üzerine Fatih Camii Haziresi’ne gömüldü.

Gazi Osman Nuri Paşa'nın 145 gün boyunca cesaretle sürdürdüğü Plevne Savunması ezici bir sayı üstünlüğü bulunan Rus ve Romen orduları karşısında 10 Aralık 1877'de başarısızlıkla sonuçlandı.

Plevne'nin düşmesinden sonra Sırplar da Osmanlılara karşı yoğun saldırıya geçtiler. Hızla ilerleyen Rus orduları Kazanlık, Samokov, Yeni Zağra, Çırpan, Tırnova ve Filibe'yi aldıktan sonra Meriç Nehri'ni geçti. 20 Ocak 1878'de Edirne düştü. On gün sonra öncü birlikler İstanbul'a 100 km uzaklıkta olan Rodosto(Tekirdağ'ın eski adı) kasabası önünde gözüktü. 31 Ocak'ta Osmanlı Edirne'de bir ateşkes imzalamaya razı olur. Fakat Ruslar için İstanbul'un işgal etme şansı doğmuştur. İstanbul'da panik başlar. Parlemontoda milletvekilleri hükümeti eleştirir. 13 şubat 1878'de İngilizler istanbul'un korunması için bir donanma göndermeyi teklif eder. Sultan bu teklifin tartışılması için meclisi toplar.

Milletvekillerinden Naci Ahmet Efendi:
'Padişahımızın nezaretinde böyle bir toplantıyı daha önce düzenlemek gerekirdi. Savaşı kazanacağımız uygun zaman geçmiştir. Şimdi olan olduktan sonra neye yarar şimdi bize danışmak'
Abdülhamit bu sözler üzerine zıvanadan çıkar ve Sadrazam Sait Paşa'ya şöyle der:
'Komisyon bir fikir edinsin diye yanıt ver o serseriye'
Sadrazam Sait paşa uzun uzun konuyu anlatır. Ertesi sabah ise milletvekilleri, Anayasanın kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak Sultan'ın Parlementoyu feshetmeye karar verdiğini öğrenirler.


(Resim: Ayastefanos antlaşmasının imzalandığı Yeşilköy'deki ev. Antlaşmanın imzalandığı 3 mart Bulgaristan da bağımsızlık günü olarak kutlanmaktadır.)

Ruslar Silivri'yi de alarak Ayastefanos'a (Yeşilköy) kadar ilerlediler. Savaş Osmanlıların isteği üzerine imzalanan Ayastefanos Antlaşması'yla son buldu.


(Resim: Berlin koferansı)


Ama Avrupa'da dengenin Rusya lehine bozulduğunu gören Avusturya, İngiltere, Fransa ve Almanya Ayastefanos antlaşmasına karşı çıktılar. Sultan 4 haziran İstanbul antlaşmasıyla Kıbrıs'ı İngiltereye vererek konferans öncesi İngilizleri kendi safına çekti. Berlin'de uluslararası bir konferans toplandı ve 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'yla savaş sona erdi.

(Resim: Berlin antlaşmasından sonra Balkanların durumu)

13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin antlaşmasıyla:
- Romanya'nın, Sırbistan'ın, Karadağ'ın bağımsızlıkları resmen tanınır
- Rusyanın arzuladığı büyük Bulgaristan yerine , bulgaristan parçalara bölünür.
- Besarbya Rusya'ya terkedilir,
- Dobruca Romaya'ya, Niş ve Pirot Sırbistan'a bırakılır
- makedonya yeniden osmanlıya döner
- Büyük Sırbistan kurulmayacaktır
- Bosna ve hersek ad olarak osmanlı kalır fakat Avusturya-macaristan tarafından işgal edilip yönetilecektir
- Ardahan, Kars ve Batum Rusya'da kalır, Eleşkirt ve Beyazit Osmanlıya verilir.
- Osmanlı'nın vermek zorunda kalacağı savaş gideri düşürülür.


Ruslar Ayastafenos a kadar geldiklerinde bir anıt yaparak zaferlerini taçlandırdılar. Yeşilköy de yapılan anıt daha sonra yıkılmıştır.

(Resim: Rusların Ayastefanos da yaptıkları anıt. Daha sonra I.Dünya savaşı sırasında Osmanlı donanmasının toplarıyla yıkılacak ve yıkılış filme alınacaktır. Türk sinema tarihinin ilk filmi de bu olacaktır. )

Savaşın sonuçları

93 Harbi, Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecini başlatan ilk önemli olaylardan biri sayılır. II. Abdülhamit'in, yenilgiden sorumlu tuttuğu Meclis-i Mebusan'ı süresiz tatil ederek Kanun-i Esasi'yi askıya alması, ayrıca savaş sonrasında Balkanlar'la Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen 1 milyonu aşkın göçmenin yol açtığı toplumsal ve ekonomik bunalım öbür önemli sonuçlarıdır. Başlangıçtaki başarılara karşın ordunun donatım eksikliği ve teknik yetersizlikleri, özellikle Tuna cephesindeki komutanlar arasında görülen geçimsizlik savaşın Osmanlı aleyhine sonuçlanmasına sebeb olarak görülebilir.

osmanlı Balkanlar'daki toprağının çoğunu, Kıbrıs adasını , Doğu Anadolu'daki üç vilayetini yitirmiştir, önemli kaynaklardan olmuştur.


1.Cenova kongresi
1864 yılında birçok Avrupa devletinin imzaladığı 1. Cenova kongresi ile Kızıl Haç ve Kızıl Ay kurulmuş oldu. Amblem olarak isviçre bayrağının tersini seçtiler.



93 Osmanlı Rus savaşına karşı her iki kurum da aynı sembolü kullanıyordu. Bu savaştan sonra Osmanlılar kızıl haç sembolünün haçlıları anımsatması üzerine sembol olarak ay kullanmaya başladılar. Onu takip eden diğer tüm müslüman ülkelerde kızıl aya döndüler.


Kaldığınız sayfaya dönüş için tarayıcınızın(Browser) Back ikonuna basınız