25 Şubat 2009 Çarşamba

3.Süleyman Ağa oğlu Ömer Anık

Ömer Anık güçlü kuvvetli bir adamdı. Karakteristiği, içi karışık olmayan, kalbi saf ancak biraz unutkan oluşudur. O içi dışı bir olan, herşeyi açık söyleyen, ikiyüzlülük yapmayan bir çizgideydi. Ona dair anlatılan fıkralardan birkaçını burada anlatmak istiyorum. Böylece Ömer ‘in daha iyi tanınmış olacağını sanıyorum.

Ömer’in Haydarkavağı köyünden arkadaşı Hasan polis olur, yabanda evlenir, ve birgün ziyaret için geldikleri Sivrihisar’da Ömer ile karşılaşırlar. Sarılıp, kucaklaştıktan sonra, Hasan karısını arkadaşıyla tanıştırınca, bizim Ömer, kadını şöyle bir süzer ve:
- Güzelmiş , maşallah der
Ne kadar içten ve samimi bir mukabele..

Ömer , birgün tarlaya tohum ekmeye gitmek üzere hazırlanır. Tohumluk buğdayı heybeye koyar. Heybeyi eşeğe yükler. Kendisi de üstüne biner, üvendereyi (koşulu öküzleri arabanın üzerinden yönetmeye yarayan uzun ince sopa) eline alır ve tarlanın yolunu tutar. Tarlaya vardığında, pulluğun başına geçince, bir de ne görsün? Pullluğa koşacağı öküzleri köyde, ahırda unutup gelmiş. Ömer sinirli bir şekilde köye döner ve öfkesini çıkaracak yer ararken evlerinde bir misafir ile karşılaşınca herşeyi unutur ve o gün kendisine izin verir.

Bir kış günü kasabadaki evlerinde yakacak tükenir. Ve Ömer’ e yol görünür. O köye gidecek, yakacak getirecek. Mevsim kış. Görülmedik biçimde kar yağmış ve her yeri kapatmış. Araba yok. Olsa da kardan gidemez. Çare yok. Ömer yaya olarak köye gidecektir. Gider. Orada büyük bir çuvala odun ve kemre (bir çeşit tezek) doldurur. Yaklaşık 60 kg ağırlığındaki çuvalı sırtına alan Ömer, gün batmadan kasabaya ulaşmak gayretiyle, dizlerine kadar kara, bata çıka kasabaya yaklaşır. Ömer birden önünde, silahları omuzunda, yorgun, görevden dönen iki jandarma eri görür. Arkalarından hızla yetişir. Hoş beşten sonra askerlerden birisi:
- Amca, biz silahlarımızı taşıyamıyoruz bu karda. Sen bu yükle nereden, nasıl geliyorsun
Bizim Ömer:
- Takın benim omuzuma tüfeklerinizi, düşün önüme.
Der ve askerlerin tüfeklerini de taşıdığı halde tüfeksiz genç askerleri Sivrihisar’a kadar sıkıştırır, terletir. Askerler:
- Amca sen bizi daha çok yordun. Sen olimpiyatlara gitsene deyince, bu sözcüğü ilk kez duyan Ömer:
- Oraya da kar çok mu yağar . Diye sorar.

Ömer’in oğullarından Süleyman Anık, yıllarca Sivrihisar’da Şöförler ve Otomobilciler Odası Başkanlığı ile Eskişehir İl Genel Meclisi Üyeliği yapmıştır. Süleyman akıllı, kapasiteli, cesur ve girişimcidir. Okusaydı istikbali çok parlak olabilirdi. Süleyman'ın oğlu Ömer ticaret alanında kendini kabul ettirmiştir.

Ömer'in kızı Azime ise Türkiye Cumhuriyet'inin yetiştirdiği ender ve saygıdeğer öğretmenlerden biridir.

Eşi Azime ölünce Ömer Anık, Münevver hanımla ikinci evliliğini yapmıştır.

Ömer’in ilk eşi Azime’den doğan çocukları:
Halise,
Süleyman,
Bedia,
Sema.

Ömer’in ikinci eşi Münevver’den doğan cocukları ise:
Burhan,
Beyhan,
Nurhan,
İlhan,
Sinan
Nuray

Böylece Ömer’in iki eşinden toplam 10 çocuğu olmuştur.