25 Şubat 2009 Çarşamba

3.Süleyman Ağa oğlu Ahmet Anık

Hızlı konuştuğu için bir kısmı anlaşılır, bir kısmı anlaşılmazdı. Kelimeleri ağzında arda arda yuvarlardı. Çok esprili bir adamdı. Konuşmaları esprilerle dolu olduğu için herkes her fırsatta onu konuştururdu. O da esprisini patlatırdı. Olayları karikatürize etmekte eşi yoktu.

Ahmet, ufak tefek bir adamdı. Çiçekdağlı lakabıyla anılan eşi Zehra’nın emir ve direktifleri mutlak geçerliydi. Karı koca çok çalıştılar. Gene de fakirlikten kurtulamadılar. Oğulları Ahmet ve Turhan'a da kayda değer bir mal bırakamadılar.

Bizim köyde ekonomik koşullar insanlarımızı öylesine aşılmaz duvarlarla sarmıştı ki, karı koca insan üstü çalışmalarına karşın bu duvarları aşamıyor ve zengin olamıyorlardı. Üretim bir türlü artmıyordu. Zaten artsa da o ürünü değerlendirme olanakları yoktu. 1935 leri yansıtan bu koşullarda, kendi yağıyla kavrulabilmenin tek yolu tasarruftu. Tasarrufu genellikle beslenmelerinden ve giyim kuşamlarından fedakarlık etme noktasına vardırıyorlardı. Giderek alışılan tasarruflu yaşam , onlarda bir yaşam biçimi halini almıştı.

Bu sendrom sanmayın ki yalnız benim köyümde.. Hayır. Bu görünüm tüm Anadolu köylüsünün bir zamanlar yaşanan kara bahtıydı. Yazgısıydı.

Köye ayak basmamış zengin şehirliler, köy hayatının yüzeydeki görünüşüne imrenerek kıskanırlar; ‘onlara tereyağ ile süt ile, taze yumurta ile beslenirler.Temiz hava alırlar’ diye.. Ne büyük yanılgı. Köylü yalnızca temiz hava alır, bedava olduğu için. Türk köylüsünün o günlerini iyi bilmeyenlerin gördükleri, buzdağının sadece üstündeki görünüşü gibidir. Ya su altındaki.. Onu ancak köyde yaşayanlar bilir. Köylü yumurtasını, peynirini,meyvesini, balını, sebzesini kıymık kıymık biriktirir ve satmaya çalışır. Ama asla ne kendisi yer, ne de çocukları.. Köylü nadiren et yer. Ancak hastalanan bir koyunu, ölme durumuna gelmiş olursa, keser. Büyük köyler hariç, genellikle köylerde kasap bulunmaz. Et almak için de iş güç bırakılarak şehre gidilmez. Gidilse bile satın alınacak etten önce gelen başka eksiklikler vardır. Zaten et yeme alışkanlığı da giderek çok azalmıştır. Ben 3-4 ay bir lokma et yemeyen köylüler bilirim. Hani kitapların beslenme için verdikleri değerler? Hani bir insanın günde 75 gram protein alacağı, bunu da %35 inin hayvansal protein olması gerektiği yolundaki bilgiler.

Benim köylüm kitaplarda geçmez. Bilim, Avrupalının, Amerika’lının yaşamından yazıya dönüşür. Sonra da tüm insanlık için geçerli kılınır. Bilimciler bir kez de Anadolu köylüsünün beslenme koşullarını incelesinler. Bakalım ne gibi sonuçlarla karşılaşacaklardır. Bu gün Türk köylüsünün sosyal ve ekonomik durumunda bir gelişme kaydedilmiştir. Onun görgü ve bilgisi eskiye oranla artmıştır. Ancak hala eski alışkanlıklar ve gelenekler sürmektedir. Hala köylünün geçim düzeyi beklenenin çok altındadır.