7 Nisan 2004 Çarşamba

Öğretmenin Cesareti

Yüksek öğrenimimi bitirince Ağrı il merkezinde bir okulda öğretmenliğe başladım. Doğma büyüme Ağrılı değilim. Meslek kariyerimin daha başındayken, sevgi sıcaklığı ve şefkat duyarlılığıyla ellerime emanet edilen fidanların gün be gün serpilip gelişmekte olduklarını gördükçe içime mutluluk doluyordu. Mutluluk rüzgarlarının içimde esmeye başladığı o günlerde, gurbette çok gereksinim duyduğum, genç bir erkek öğretmenin sıcak ilgisine karşı duramadım.
Çok geçmedi onunla evlendik.

Her şey yolunda gidiyordu. Bir de baktık ki, onun askerliği gelivermiş;Urfa Jandarma Birliğine gönderdiler.

Ağrı da yalnız kalmıştım. Çevreyle olumlu ilişkilerim yalnızlık ve de hasretlik duygularımı bastırmaya yetmiyordu. Kocamla aramızda karlı dağlar vardı: Aağrı nire, Urfa nire? Sonunda saya saya bitirdik o bitmeyecek sandığımız günleri.

Şimdi de kocam için Bakanlıktan gelecek tayin emrini bekliyorduk. Geldi gelmesine de, Eskişehir Valiliği emrine verildiğini öğrenince bir kez daha sarsıldık. Dilekçemiz dikkate alınmamıştı, demek.

Karı koca göçebeler gibi birimiz bir yerde, öteki başka bir yerde. İkimizin aynı yere tayinin hiç mi olanağı yoktu?

Araya koymadık insan bırakmadık: siyasıler, partililer, zenginler... Olmadı olmadı.

Bir gün kader beni bir vali ile tanıştırdı. Sonra o valinin Devletin zirvesinde bir göreve getirildiğini öğrenince sevindim. Ankara ya giderek onunla yüz yüze görüştüm. O, uzun boylu, üçgen yüzlü, uzun burunlu, enine boyuna bir adamdı. Ona sorunumu anlattım. Bakandan benim için bir randevu almasını rica ettim.

Çok geçmedi alınan randevu bana bildirildi.

Randevu avucumun içinde, büyük bir heyecanla yeniden Ankara ya koştum; soluğu Bakanlıkta aldım. Özel Kalem Müdürüne randevumdan söz ettim. O saatta bakanın önemli bir toplantı yapmakta olduğunu öğrendim. Kır saçlı, şişman adamlar, şık bayanlar koltuğunda dosyalarla girip girip çıkarken geçen her dakika huzurumun kaçmasına neden oluyordu. Görüşme umudum gittikçe azalırken, içerden her an bir çağrı bekliyordum. Odaya girip çıkanlara bakılırsa çağrılacağım yok gibiydi. Özel Kalem Müdürünün yüzüne baktım. Adam anladı ve konuşmadan omuzlarını silkti; tıpkı çocuklar gibi. Ve avuçlarını açtı Benim randevu defterimde adınız yok der gibi. Bakan şimdi Meclise gidecek. Vakti yok. Sizi kabul edemez demez mi?

İster misin bütün gayretlerim boşa gitsin.

Zor anlar, en süratli alternatif çözümler üretilen zamandır. O anda kafamda bir şimşek çaktı. Bir kağıda adımı, görevimi, iş yerimi yazdım. Arka yüzüne de kendisinden benim için randevu alanın adını ve saatını. Pusulayı müdüre uzattım. Bunu bakana verir misiniz? dedim. Müdür almadı; Bakan bana bir talimat vermedi diye. Bir an durakladım. Derin bir nefes aldım. Cesaretimi topladım. Özel Kalem Müdürünün yapamadığını ben yapmaya karar verdim. Bakanın odasına yönelip, kapıyı açtım. Müdür arkamdan seslendiyse de aldırış etmedim. Kararlılıkla Bakanın yanına vardım. Başta Bakan olmak üzere herkesin bakışları üzerimde yoğunlaşırken çok heyecanlanmıştım. Kağıdı Bakanın önüne koyup, konuşmadan odadan çıktım.

Beş dakika sonra toplantı sona erer, içerdekilerle Bakan da dışarı çıkar Ben çekip gidecek sanmıştım. Göz göze geldik. Bana yöneldi, elimi tutup, odasına çekip götürdü. Bakan, kocaman, dazlak kafalı, oturduğu koltuğu dolduran, şık giyimli, biraz sert görünümlü bir adamdı.Çok konforlu ve zevkli bir çalışma odası vardı. Beni kibarca kabul etti. Yirmi dakika dinledi. Kendisi pek konuşmadı sayılır. S onunda Özel Kalem Müdürünü çağırıp, benim de Eskişehir Valiliği emrine verilmem için gerekli direktifi benim yanımda verdi.O an öyle rahatlamıştım ki anlatılmaz.

Bakan ayağa kalkınca ben de kalktım. Elimden tuttu ve sözleri bitene kadar, minik elim onun avucu içinde yüreği çarpan bir serçe gibiydi. Bana dedi ki: Bir bakanın görüşmesini kesmek için yürek ister. Anladım ki sende bu yürek var. Her şeyi göze alarak cesaretini kullandın. Unutma ki, insanların başarısı için inançlı olmaları yetmez. İnancı cesaretle güçlendirmek gerekir.Cesaret, inancınız doğrultusunda harekete geçme seçeneğinizi verir. Cesaret her yerde en güçlü öncelik ve üstünlüktür. Meslek yaşantınızda bu sözlerimin senin yolunu aydınlatmasını umut ederim. Sen de bu fikri öğrencilerine aşılamalısın.

O heyecanla Eskişehir e koştum ; kocama müjdeyi vermek için. Trende giderken kafamda iki çeşit senaryo oluşturdum:

Senaryo I. Bakanla olan görüşmemizin olumsuz sonuçlandığı. Ama bu 24 saat sürecek bir aldatmacaydı.

Senaryo II. Elde ettiğim başarılı sonuç.
Birincide o çok üzüldü. İkinci gün ikinci senaryoyu anlattığımda ise inanamadı ve sonra sevinçten, şaşkınlıktan deliye döndü, dünyalar kadar sevindi.
Eşime böyle bir şaka yapmam da bir cesaret ürünüydü.

7/ 4 / 2004
Sivrihisar