Bağcılığın belgelere dayalı tarihi Anadolu Uygarlıkları ile iç içe dir. M.Ö. 2000 yıllarında Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya gelerek 600 yıllık büyük bir uygarlık yaratan Hititler için, buğday ve arpa yetiştiriciliği ile birlikte bağcılığın önemini anlatan çok sayıda arkeolojik buluntu günümüze ulaşmıştır. Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi”nde bu döneme ait altın içki kaplarının yanısıra, çeşitli hayvan figürlerinden oluşturulmuş toprak ve seramik içki kapları çok değerli örneklerdir. Ayrıca, bu döneme ait kaya resimleri ve heykellerde üzüm ve şaraba ait figürlerin yer alması, Hitit kanunlarında bağların ve ürünün korunmasına yönelik özel hükümlere yer verilmesi, Boğazköy metinlerinde kuru üzümden bahsedilmesi sosyal ve ekonomik açıdan Anadolu bağcılığının önemini günümüze taşıyan diğer belgelerdir.
Hititlerin ardından Anadolu, çeşitli uygarlıklara yurt olmaya devam etmiştir. Bunlardan Frigya ve Pers uygarlıkları ile Helenistik dönem boyunca bağcılık önemini korumustur.Ankara’nın tarihi isimlerinden “Ancyra” eski Yunanca’da “koruk”, “Engürü” ise Farsça’da “üzüm” anlamına gelmektedir.
Anadolu, Türklerin yurdu olduktan sonra da (M.S. 11. yüzyıl), bu topraklarda bağcılık gelişmesini sürdürmüştür. Türkler diğer Müslüman toplumların aksine, egemenlikleri altındaki Hıristiyan grupların şaraplık üzüm yetiştiriciliğini engellemedikleri gibi, Avrupa için çok farklı ve yeni olan sofralık üzüm yetiştiriciliği Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Balkanlar’dan İtalya, Fransa ve İspanya’ya kadar yayılmıştır.
Selçuklu ve Osmanlı süslemelerinde asma yaprağı ve üzüm salkımı önemli figürler olarak yer almıştır. Bağcılık kültürünün Anadolu’nun doğusundaki yayılışı, Mezapotamya üzerinden Nil deltasına doğru olmuştur.
Bağcılık kültürünün Anadolu’nun batısındaki yayılışında, Anadolu’dan Girit ve Ege adalarına göç ederek Minos uygarlığının (M.Ö. 2200-1400) kurulmasında öncülük eden Hititlerin büyük etkisi olmuştur. Bağ ve zeytin yetiştiriciliğinde ileri oldukları kabul edilen Minos Uygarlığı’nın Girit’te başlattığı bağcılık, daha sonra Mora Yarımadası ve Trakya’ya yayılmıştır.
Deniz ticaretinin önde gelen toplumları olan Yunanlılar ve özellikle Finikeliler, bağcılık kültürünü Akdeniz’in batısına (Kuzeybatı Afrika, Sicilya, Güney İtalya, İspanya ve Fransa) taşımışlardır.
Fransa’da ilk bağlar M.Ö. 500 yıllarında, Güney Fransa’ya yerleşen Yunanlı göçmenler tarafindan kurulmuşsa da, bu ülkede bağcılığın gelişmesinde Romalılar daha etkili olmuştur (M.Ö. I. Yüzyıl). Roma İmparatorluğu’nun genişlemesiyle birlikte bağcılık Almanya’nın Ren Vadisi’ne ulaşmıştır. Bu dönemde, ülkeler arası şarap ticareti Romalıların hakimiyetinde kalmıştır. İmparatorluğun çöküşü ile birlikte, şarap ticaretinde önemli bir gerileme yaşanmışsa da, bu dönemde bütün Avrupa’da hızla yayılmakta olan Hıristiyanlığın etkisi ile şarap ticaretinin yeniden geliştiği gözlenmektedir. Orta çağda ( M.S. 500-1000) bağcılık ve şarapçılığın manastırların himayesinde olduğu görülmektedir.
16. ve 19. yüzyıllar arasında, Avrupa”da 30 Yıl Savaşları”nın Ren Vadisi”ndeki bağlara, 1709 yılındaki büyük don olayının ise Fransa ve Almanya”nın kuzeyindeki bağlara büyük zarar vermesine ve 1868”de ilk olarak Fransa”da hızla yayılan filokseraya rağmen bağcılık, Avrupa”daki önemini ve gelişimini günümüze kadar sürdürmüştür
Bağcılık için yerkürenin en elverişli iklim kuşağı üzerinde bulunan Türkiye, asmanın gen merkezi olmasının yanı sıra son derece eski ve köklü bir bağcılık kültürüne de sahiptir. Arkeolojik buluntulardan Anadolu 'da Hititler zamanında asma ve şarabın büyük önem taşıdığı, M.Ö. 1800-1550 yıllarında bağcılığın çok gelişmiş olduğu, dini merasimlerde ve sosyal yaşantıda üzüm ve şarabın tanrılara adak olarak sunulduğu kaydedilmektedir. Hititler bağ ve bahçe gibi varlıklarını korumak için bugünkü anlayışa uygun tarım yasalarını da uygulamışlardır.
Yozgat Alişar 'da elde edilen kazılardan M.Ö. 1800-1600 yıllarına ait üzüm salkımı şeklinde şarap ve içki kabı bulunmuştur. Bütün bunlara ek olarak Çorum Alacahöyük 'de kral mezarlarından M.Ö. 2300 yıllarına ait altın şarap bardağı ile şarap testisinin bulunması. Ege ve Marmara bölgesinde bağcılığın geliştiği yörelerde (Lapseki, Çanakkale, Bergama, Aliağa ve Dikili, Bozcaada, Çeşme, Karaburun ve Seferihisar 'da ) basılan paralar üzerinde üzüme, şarap kabına ve Amfora yer verilmiş olması bağcılığa ve şaraba verilen önemi göstermektedir.
Anadolu da yetişen Chardonnay ve Kalecik karası salkımları
Cabernet savuignon ve Merlot salkımları
Anadolu uygarlıklarının tarihinde bağ ve şarap halkın geçiminde ve ticarette daima önemli bir rol oynamıştır.Tarih boyunca Anadolu’da elde edilen üzümler çoğunlukla kuru ve yaş olarak tüketildi. Bir kısmı da pekmez, bulama, pestil, lokum ve köfter şeklinde değerlendirilirdi.